Hemen hepimiz edebiyata şiirlerle adım atmışızdır sanıyorum, ben de onlardan biriyim. Şiirle mesaim kendimi bilmeye başladığım en küçük yaşlara dek uzanıyor. Günlük hayattan birtakım nesnelere (mesela televizyon veya araba), Türk kahramanlığına, Atatürk'ümüze, anneme ve merakımı cezbeden diğer şeylere dönük o masumane şeylere ne derece şiir denir bilmem ama yola çıkışımda bana kılavuzluk ettikleri açık. Aşağıda onlardan biri yer alıyor. İçindeki bir dizeyle Her Daim Bu Sevdada Ben Bir Sadri Alışık adlı kitabıma isim de olan 2010 tarihli şiirim "Elveda Mualla" huzurunuzda. Alttaki alanda şiiri okuyabileceğiniz gibi, en altta yer alan oynatıcıya tıklayarak seslendirmesini de dinleyebilirsiniz.
ELVEDA MUALLA
Saçın nasıl sarıdır, nasıl da Filiz Akın,
Yangın kalpte büyüyor olunca sana yakın,
Âlemi boş ver sen, giy, kuşan, sürün, takın,
Diyenlere kandın da, iyi mi oldu Mualla?
Bana ne bu ağızlar, bu havalar bin beş yüz?
Bu tavırlar ne bana, bu nasıl bir teyakkuz?
Bacaklarıma mini, yakası açık bluz
Giyerim sen karışma, demek de ne Mualla?
Sanki boğup da seni karalara sokmuşum,
Bir yavuklu misali başucunda yokmuşum
Ve de böğrüne batan yakıcı bir okmuşum
Gibi terslemek beni, hiç oldu mu Mualla?
Sen benim erim misin, kocam mısın be, nesin,
Ne karışırsın bana, âlem ne derse desin,
Benimle konuşurken hem yükselirse o sesin
Ciğerini sökerim, denir mi hiç Mualla?
İtler alsın leşini, bana senden hayır yok,
Saçımın bir teline feda olanlar da çok,
Al o lanet aşkını, nerene istersen sok,
Deyip de bir âşığa sövülür mü Mualla?
Mahallenin karısı hep sana özenirmiş,
Bir yığın babayiğit tekmil yolun gözlermiş,
Aşk dediğin de malum, baldır çıplak sözlermiş
Ne bu eda, bu caka, yakıştı mı Mualla?
Ben ki sana aşkımdan mecnunlara dönmüşüm,
Kendime her zilleti derde deva görmüşüm,
Yüreğim yetmemiş de ruhumu da sürmüşüm
Bu sevda kumarında ortalara Mualla.
Ama sen umursama, giy, kuşan, sürün, takın,
Bin bir çalım atarak kahvehaneye yakın
Kaldırımda yürü de eteklerini sakın
Tutma da havalansın kalçana dek Mualla.
Kudursun o yeniyetme mahalle veletleri,
Sen de peşine takıp o arlanmaz itleri
Uzun topuklarınla arşınlayıp semtleri
Gene evine dön, aman ne hoş Mualla.
Sanki bu âlemlerin feriştahı, pirisin,
Güzelliği ebedi solmayacak birisin,
Oysa ben gibi sen de zavallı bir fânisin,
Senden büyük Allah var, unutma hiç Mualla.
Bi’ gün sen de seversin, yanarsın bi’ gün sen de,
Sanırsın cehennem var o nazenin bedende,
Bulur derler ya hani, bulur bi’ gün eden de,
Aşk seni de kavurur bi’ gün elbet Mualla.
O gün işte dilerim, aklına ben geleyim,
Ve seni o sevda ile kavrulurken göreyim,
Hayaline sızıp da sana şöyle diyeyim:
Aşk su ile sönmeyen bir yangındır Mualla.
Her daim bu sevdada ben bir Sadri Alışık
Oldum da ne buldum ki yüzünde o yılışık
Tebessümden ve dahi bir lokma bir de kaşık
Demeyi öğrenmeyen dilden başka Mualla?
İşte pes dedim artık, geceye gidiyorum,
Senden çekip aşkımı göklere adıyorum
Ve artık sana değil Allah’a tapıyorum
O elmayı başkasına ısırtırsın Mualla.
Anladım aşk yılanmış âşıklar cennetinde
Ve yılan yalan olurmuş gerçeğin dillerinde,
Ben de malum sonumu Havva’nın gözlerinde
Görüp de döndüm artık bu sevdadan Mualla.
Saçın nasıl sarıdır, nasıl da Filiz Akın.
Sadri Alışık ölür, olunca sana yakın.
Adem’i boş ver sen, giy, kuşan, sürün, takın
Bu cennet senin olsun, elveda be Mualla!
Aşkın Güngör, 8 – 10 Mayıs 2010
Comments