top of page
"Sorunların Anahtarı Kendinize DuyduÄŸunuz Ä°nançtadır."
  • AÅŸkın Güngör nasıl bir öÄŸrenciydi? ÖÄŸrencilik yıllarınızdan söz eder misiniz? Unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?

 

Size denk sınıflarda eÄŸitim aldığım yıllar bin dokuz yüz seksenlerdi. Derslerimde baÅŸarılı olmayı seven bir öÄŸrenciydim; ama hiçbir zaman notlar konusunda fazla hırslı olmadım (Yine de yıl sonu karnemin yanında bir teÅŸekkür ya da takdir belgesi görmek sevdiÄŸim bir ÅŸeydi).

 

Okulu ve öÄŸretmenlerimi bana sundukları özgür düÅŸünce oranında sevdim hep. Karşısındaki öÄŸrencileri zengin cevherler olarak görmeyen, ezberci ders anlatım modelini kabullenen ve bırakın öÄŸrencisini, kendisini bile geliÅŸtirme gereÄŸi hissetmemiÅŸ öÄŸretmenlerle aram hiç iyi olmadı. Bunu “isyankarlık” olarak algılamayın; demeye çalıştığım, yüreÄŸimde özel bir yere sahip olan öÄŸretmenlerim bugün bile minnetle andığım kılavuzlardır, diÄŸerleri ise hak ettikleri gibi unutulup gitmiÅŸtir.

 

Okul anıma gelince…

 

Özellikle, rehberlik derslerimizde Kenan Kablan adlı bir arkadaşımla birlikte sınıfa piyesler sahnelerdik. Genellikle mizahi unsurları olan, doÄŸaçlama piyesler olurdu bunlar. Yine o piyeslerden birinde, Kenan huysuz, yaramaz, hazırcevap bir öÄŸrenciyi, ben de onunla nasıl baÅŸa çıkacağını düÅŸünen bir öÄŸretmeni canlandırıyordum. ÖÄŸretmenin masasını da oyun alanı olarak kullanıyorduk. Kenan tahtanın mahcup duruyor; ben de ona çıkışıyordum. Bir ara ayaÄŸa fırlayıp bağırıp çağırdım. Tekrar hiddetle sandalyeme çömeldim ki, aman Allah’ım, sandalye yerinde yok! “Gümbür” diye yere yuvarlandım. Üstüm başım tebeÅŸir tozu içinde. MeÄŸer ben fark etmeden öÄŸretmenin masasının altından geçen bir baÅŸka arkadaşımız, Ä°brahim, sandalyeyi çekmiÅŸ altımdan. AyaÄŸa kalktığımda ne olduÄŸunu anlamaya çalıştığım kısacık birkaç saniye ardından, son derece profesyonelce bir tavırla, sanki o arkadaÅŸ da oyunun içendeymiÅŸ gibi ona da çatmaya baÅŸladım. Eh, altımdan sandalyeyi çekerek beni küçük düÅŸürmesinin cezasını da cetvelle kendisini döverek çıkardım tabii.

 

  • Çocukken büyüyünce ne olmak isterdiniz?

 

Çocukken ne olmak istediÄŸime asla net olarak karar verememiÅŸtim doÄŸrusu. Ama kurduÄŸum hayallerde insanlığa yardım eden bir kahraman olarak kurgulardım kendimi. Yazar olmak ise “doktor olacağım, mühendis olacağım” ÅŸeklindeki net cümlelerle alınacak bir karar deÄŸildir. Bu, içinizde, aklınızda, yüreÄŸinizde dönüp duran cümleleri kağıda geçirmeye baÅŸladığınız an ÅŸekillenmeye baÅŸlayan bir ÅŸeydir. Bir kere içinizde illaki, öyle ya da böyle, bir yazım yeteneÄŸi olmalı, o yeteneÄŸi yazarak, hep, ama hep yazarak geliÅŸtirmelisiniz. Ben aklımdaki düÅŸleri ve düÅŸünceleri diÄŸer insanlarla paylaÅŸacak olmanın büyük keyfi nedeniyle baÅŸladım yazmaya, geçici olan yaÅŸamdan geriye, hiç deÄŸilse, kurduÄŸum cümleler ve cümlelerde ÅŸekillenen “akıl” kalsın istedim. Çünkü insan deÄŸilse de yazı ölümsüzdür, yazının can verdiÄŸi düÅŸünce ölümsüzdür.

 

  • Kitap okumayı seven bir öÄŸrenci miydiniz? Sizi bu konuda destekleyenler oldu mu?

 

Tam bir kitap kurduydum. Yırtık bir gazete parçasını bile kıyı bucak okuduÄŸumu hatırlıyorum. Hikaye kitapları, romanlar kadar o dönemlerde revaçta olan çocuk dergileri de elimden bırakamadığım dostlardandı. Burada ÅŸunu da belirtmek istiyorum: Büyük çoÄŸunluÄŸun körlemesine söyleyip durduÄŸunun aksine çizgi romanlar “kötü yayın” deÄŸildir. ÇocuÄŸun ya da genç okurun okumaya ilgisini arttırdıkları gibi, kiÅŸilik geliÅŸimine de olumlu etkileri vardır. Ama mutlak ki her basılı yayında olduÄŸu gibi çizgi romanda da seçici davranmanız ve ders çalışmanız gereken saatler ile okuyacağınız saatleri birbirlerinden ayırmanız gerekmektedir.

 

Çevremde beni okumaya teÅŸvik edenler, baÅŸta, cesaretlendirici ve ilgili yaklaşımlarıyla annem ile babam, sonra da ilkokul öÄŸretmenim Zehra Küçük’tü.

 

  • Kitaplarınızda neden gerçek ve gerçek dışı olaylar birlikte yer alıyor?

 

Gerçek ve gerçek dışı olaylar kitaplarımda iç içedir, bu doÄŸru. Bu yazım biçimimin özel bir amacı yok. Sadece okumayı sevdiÄŸim tarzdaki eserleri yazmaya çabalıyorum. Hayatın öÄŸretilerini yavan konular içine sıkıştırarak aktarmak çok doÄŸru gelmiyor bana. DediÄŸim gibi, okumayı sevdiÄŸim ÅŸeyleri yazıyorum ve baÅŸka türlüsünün de çok samimi olacağına inanmıyorum.

 

  • Nasıl yazıyorsunuz? Bir ilham kaynağınız var mı?

 

Ä°ÅŸlediÄŸim konular ilk önce genel hatlarıyla zihnimde ÅŸekilleniyor. Daha sonra konuların ayrıntılarını mümkün olduÄŸunca sessiz anlarla belirliyor, notlar alıyor, en sonunda da bilgisayar başına geçerek yazmaya baÅŸlıyorum. Ä°lham dediÄŸiniz ÅŸey hayatın aklınızda ışıldattığı öÄŸretilerdir. Bu öÄŸretilerin içinden neleri yorumlar, neleri aktarmak isterseniz cümleleriniz bunlardan oluÅŸur.

 

  • Yerinde olmak istediÄŸiniz bir roman kahramanı oldu mu hiç? Gohor gibi bir çocuk olmak ister miydiniz?

 

Yerinde olmayı dilediÄŸim roman kahramanı, ilk gençlik yıllarımdan beri hep Tom Sawyer’di. Mark Twain’in aktardığı maceralarda oluÅŸturduÄŸu karakteri öyle benimsemiÅŸtim ki gözümü kapadığımda kendimi Tom Sawyer’in yaÅŸadığı yerlerde görmek en büyük keyiflerimden olmuÅŸtu. Gohor gibi bir çocuk olmak ister miydim? DoÄŸrusu Gohor’un inandıkları uÄŸruna giriÅŸtiÄŸi mücadele cesaret gerektiriyor… Ve evet, Gohor gibi bir çocuk olmak isterdim.

 

  • Çocukları sevdiÄŸiniz için mi çocuk kitapları yazıyorsunuz?

 

Çocukları sevmeden onlar için eserler üretmenin mümkün olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla, tabii ki seviyorum çocukları.

 

  • Bir de ÅŸiir kitabı yayımlamışsınız. Åžiirlerinizi de çocuklar için mi yazıyorsunuz? Dergimizde bir ÅŸiirinizi yayımlayabilir miyiz?

 

Åžiirlerimi çocuklara yönelik yazmıyorum. Çünkü genel sanının aksine, çocuk için yazmak güçtür; hele ki çocuk için ÅŸiir yazmak daha da güçtür. Yine de bin dokuz yüz seksenli yıllarda, sizlerin yaÅŸlarındayken yazdığım bir ÅŸiirimi gönderiyorum derginiz için. Bu dizelerin sizlere de bir ÅŸeyler ifade edeceÄŸi düÅŸüncesindeyim. Ä°nÅŸallah yanılmam.

 

  • Ä°yi birer okur olabilmemiz için bize neler önerirsiniz?

 

Ä°yi birer okur olmanız için önerebileceÄŸim ÅŸeyler çok fazla deÄŸil. Kabul edersiniz ki baÅŸarılı olunmak istenen her iÅŸ gibi okumaya da sevgi ile sarılmak gerekir. Kitapları elinize bir yükümlülük gibi deÄŸil, çok sevdiÄŸiniz birer dost gibi almalısınız. Ayrıca mümkün olduÄŸunca okumaktan keyif aldığınız türden eserleri elinize almalısınız ki kitaplarla geçirdiÄŸiniz zamanın sıkıcı olmaması mümkün olsun. Böylece, çok da uzun olmayan bir süre sonunda kitapların asla vazgeçemeyeceÄŸiniz dostlarınızdan olduÄŸunu göreceksiniz.

 

Tüm bu cümleler sonrasında sorularınıza tatmin edici cevaplar verebilmiÅŸ olmayı ümit ederek gözlerinizden öpüyor, sizin adınızdan hareketle tüm arkadaÅŸlarınıza mutlu hayatlar diliyorum.

 

Ä°çinizdeki kudreti bilin arkadaÅŸlar ve kendinizi hiçbir ÅŸart altında küçük görmeyin, olur mu? Her sorunun anahtarı yüreÄŸinizde, kendinize duyduÄŸunuz inançtadır. Hepinizi seviyorum.

 

Åžimdi de söz verdiÄŸim ÅŸiir:

 

UMUT

Uyumak istiyorum gökyüzünün enginliklerinde

Bulutlar yatağım, yıldızlar yorganım olsun

Mutlu bir ürperti hissedeyim kalbimin derinliklerinde

Kulaklarım yıldızların sevinç çığlığıyla dolsun

 

Uyumak istiyorum kainatın derinliklerinde

Gezegenler uykum, esrarlı Halley rüyam olsun

Görsün insanlar beni aÅŸağılardan

Sönük bir yıldız sansınlar, ne çıkar, olsun.

 

Hep arzuluyorum, bir çocuÄŸun sevinç çığlığında

Bir annenin umutla gülen yüzünde rüyalara dalmayı

Bir mutluluÄŸun sevinç gözyaşına dönüÅŸtüÄŸü gecede

Bakarak gülen yıldızlara mutlu insan olmayı.

 

Dilan Güngördü – Türkü Tosun, ABECE Dergisi, 2004

bottom of page