top of page
Bilimkurgu Kulübü SöyleÅŸisi / Emre BozkuÅŸ / 14 Mart 2022
  • Ä°lk olarak sizi okur yönünüzle tanımak isteriz. Kitaplarla nasıl tanıştınız acaba?

 

Annem genç kızlığında sıkı bir kitap okuruymuÅŸ; romanlar, fotoromanlar, çizgi romanlar…Onun sakladığı bir çizgi romana rastladığımda yaşım herhâlde dört filandı. Kızılmaske’nin kalın ciltlerinden biri. Kareden kareye, sayfadan sayfaya büyülenmiÅŸçesine atladığımı ÅŸimdi bile mutlulukla hatırlıyorum. Bu macerayı okuyabilmeyi öyle çok istemiÅŸtim ki annemin de yoÄŸun desteÄŸiyle kısa sürede okumayı sökmüÅŸtüm. Okuyup bitirebildiÄŸim ilk kitap saman kâğıda basılmış on altı sayfalık bir çocuk öyküsüydü: Tilkinin Rüyası. Sonrası Kızılmaske’nin o cildi ve ardından gelsin Milliyet Çocuk’lar, Tercüman Çocuk’lar, Yaman Çocuk’lar… Altın Kitaplar’ın yayımladığı, dizi senaryolarının öyküleÅŸtirilmesinden oluÅŸan sekiz kitaplık Uzay Yolu serisiyle bilimkurguya giriÅŸ ve… Devamını az çok tahmin edersiniz.

​

  • Sizi en çok etkileyen yazarlar kimlerdir?

 

En baÅŸta ve her zaman zirvede kalacak isim Kafka. Gerçek dünyanın üstüne geçirdiÄŸi doÄŸaüstü kılıfla aklımı başımdan almıştı ilk okuduÄŸumda. Benzer bir tarzı kendine özgü üslubuyla kurgularına yediren Marquez bir diÄŸer favorim, ancak Stephen King’i her zaman ayrı bir yere koyarım. Kimilerince fazlasıyla uzatılmış bulunan tuÄŸla gibi kitapları da dâhil hemen her yazdığını yutarcasına okudum. Arada Kubbe’nin Altında gibi iÅŸ kazalarına rastlasam da her kitabını heyecanla elime almaya devam ediyorum.

​

  • Okur kimliÄŸiniz size hayata dair neler kattı?

 

Cehalet mutluluktur. Dünyaya ve hayata dair ne kadar az ÅŸeyin farkında olursan o kadar mutlu olursun. Bu anlamda kitaplar günbegün farkındalığımı arttırmaya hizmet ettikleri için bana karamsarlık kattılar ne yazık ki. Belki de buna “bilmek” demek daha doÄŸru. Ä°ÅŸin kötüsü, “karamsarlık” ile “bilmek” günümüz dünyasında birbirinden ayrılmaz hâlde. Neler döndüÄŸünü görüyor ve kimseye anlatamıyorsun; neler olacağını biliyor ve kimseyi ikna edemiyorsun.​

 

  • Åžimdi de müsaadenizle yazar yönünüzü tanıyalım istiyoruz. Yazarlığa baÅŸlama sürecinizden biraz bahseder misiniz?

​

OkurluÄŸa baÅŸlamamla yazarlığa baÅŸlamam eÅŸzamanlıydı desem pek de abartmış olmam herhâlde. Çocukluk dünyamda çatapatlar patlatan kitapları okuduktan hemen sonra kendi öykülerimi hayal etmeye baÅŸladım. Bunları ilk önce çizmeyi denedim. Çizgi öyküler, karikatürler çizdim. Bir müddet en büyük hayalim çizgi roman ressamı olmaktı ve bunu yarı profesyonel olarak gerçekleÅŸtirme fırsatı da buldum ancak tıpkı yazarken yaptığım gibi çizerken de detaylarla fazla oyalanma eÄŸilimindeydim ve çizme hızımla aklımı boÅŸaltamayacağımı anlamam fazla uzun sürmedi. Bunun sonucunda, zaten sürdüregeldiÄŸim yazma eylemine daha fazla zaman ayırmaya baÅŸladım. Birkaç edebiyat dergisinde birkaç ÅŸiir ve öyküyle yer bulduktan sonra rahmetli Bülent Akkoç’un sahipliÄŸindeki Atılgan Bilimkurgu Dergisi için de öyküler yazmaya baÅŸladım. Takvimler 1996’nın ilk aylarını gösterirken çok sevgili bir arkadaşımın ısrarıyla DüÅŸler Diyarı adlı çocuk romanını yazıp bir edebiyat yarışmasına katıldım. Oradan aldığım Jüri TeÅŸvik Ödülü profesyonel yazarlığın da önünü açtı bir anlamda.

​

  • Sizce “iyi yazar”ın tanımı nedir?

 

Ä°yi yazar diye bir ÅŸey yoktur; yazarı veya eserini “iyi” diye tanımlayan okur vardır. Tuhaf bir ifade oldu deÄŸil mi? Açayım: Yüzyıllık Yalnızlık benim için kitaptan da öte bir anlam taşır. Ä°ki kez okudum ve ikisinde de çok büyük haz aldım. Kafka’nın Dava’sı ve DönüÅŸüm’ü, Boris Vian’ın Günlerin KöpüÄŸü, Ken Grimwood’un Zaman Çarkı ve Sil BaÅŸtan’ı, Michael Ende’nin Bitmeyecek Öyküsü ile Momo’su ve daha yığınla baÅŸka eser benim için yazının ÅŸahikaları anlamına gelir. Gelin görün ki çok iyi okur olan bazı arkadaÅŸlarıma bunlardan birini önerdiÄŸimde okuma sonrası aldığım yanıt genellikle, “Eh iÅŸte,” veya “Yok ya, beni sarmadı,” olmuÅŸtur. Bu anlamda hayata bakışımızın veya evrende kapladığımız hacmin edebi beÄŸenilerimizde de etken olduÄŸuna inanırım. En basit tabiriyle: “Zevkler ve renkler tartışılmaz.”

​

  • Yazmakla ilgili herhangi bir metodunuz var mı? (Belirli saatlerde yazma ya da gündelik kelime hedefleri v.b.)

 

Hiçbir zaman bir metodum olmadı. Bilemiyorum, belki de olmalıydı. O zaman belki çok daha üretken olabilirdim. Ama ÅŸunu söylemem mümkün. Yazmak için odaklanmaya, bunun için de sessizliÄŸe gereksinim duyuyorum. Bu da beni gece yarıları, evdeki sesler dindiÄŸinde yazmaya yönlendiriyor. Yine de bu demek deÄŸil ki gündüzleri ve hatta insanların sel gibi aktığı kafelerde, restoranlarda yazmadım. Dürtü gelip de zihnimdeki karakterler “yaz bizi” diye diretmeye baÅŸladığında yer ve zaman gözetmeksizin yazıyorum.

​

 

  • Åžair yönünüz de malum. BilindiÄŸi üzere nesir kadar ÅŸiir de yazıyor, seslendirmeler yapıyorsunuz. Åžiire olan ilginiz nasıl ortaya çıktı acaba? Åžairane, söyleyiÅŸ üslubunuzu nasıl etkiledi?

 

Yazarlığa yönelmeden önce hemen herkesin portföyünde bir ya da birkaç ÅŸiir yazmak vardır sanıyorum. Bende o sayı biraz daha fazla, yüzlerce. Öyküler ve romanlar yazmaya baÅŸlamadan önce, daha küçük bir çocukken ÅŸiir yazıyordum ama ÅŸiirle nasıl tanıştım, tam olarak hatırlamıyorum. Yazdıklarımı anneme okurdum ve onun beÄŸeni sözleri beni motive ederdi, herhâlde onu sevindirme arzusuyla yazmayı sürdürdüm. Hâliyle çok çocuksu ÅŸeylerdi bunlar ama zamanla evrilmeye baÅŸladılar. Hâl böyle olunca ÅŸiirin ezgisini bulmak, onu sözcüklere katmak konusunda da zamanla geliÅŸtim demek ki. UstalaÅŸtım demesem de yazı zanaatkârı olma yolunda epeyce yol kat ettim diyebilirim. Böylece bazı romanlarımda bu ÅŸiirce dil de kendine yer bulmaya baÅŸladı. Elbette bunu abartmadan yapmaya gayret ediyordum ama özellikle Aykolik ve OlaÄŸan Mucizeler romanlarımda yazı-ÅŸiir karması diyebileceÄŸim bir üslup doÄŸdu. Hatta bilimkurgu romanı olan Gohor’un bazı kısımlarında bile bu ÅŸiirce söyleyiÅŸi denedim. Tabii bunda Gohor’un birinci ağızdan anlatılan bir kurgu olması kadar, baÅŸkahraman Gohor’un nahif yapısının da büyük etkisi oldu. Kısaca, ÅŸiirle uzun mesaimin pek çok öykümle romanımın kendilerine has birer ezgi doÄŸurmasına yardımcı olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebilirim.

​

  • Bilimkurgu yazarı olarak, bilimkurgu edebiyatı hakkında düÅŸünceleriniz nelerdir? Sizce “Ä°yi bilimkurgu iyi edebiyattır” sözü ne anlam ifade etmektedir?

 

Sosyal medyanın pek çok mecrasında bilimkurgu yazarı diye anılsam da ben kendimi o tanımlamanın içine koymuyorum. Zaman zaman bilimkurgu öyküleri ya da romanları da yazan biriyim ben ama bilimkurgu yazarı deÄŸilim. Bir kere kurgularımın artalanında bilimkurgu malzemeleri de olsa ana derdim insanın o durumdaki hâlini keÅŸfetmeye, anlamaya, aktarmaya çalışmaktır, bu anlamda bilimkurgu yazmak benim için tabloya farklı bir renk eklemeye çalışmaktan öteye gitmiyor. “Bilimkurgu yazarı” Asimov’dur, Clarke’tır, Dick’tir, Bradbury’dir ve hatta Le Guin’dir… Bu dev isimlerin ürettikleri ortadayken kendimi “bilimkurgu yazarı” olarak anmam yakışık almaz. Konunun “iyi edebiyat” kısmınınsa türe yabancı okura olta atmaktan öte bir anlam taşıdığını düÅŸünmüyorum. Eh belki bilimkurguyu uzun yıllar boyu edebiyat dışı ucuz bir meÅŸgale gibi göstermeye çalışan sözümona otoritelerin küçümseyici tavrına bir baÅŸkaldırı sözü de olabilir bu, ama o kadar iÅŸte. Yoksa iyi edebiyat bilimkurgu da olsa iyidir, fantastik de olsa iyidir, güncel yaÅŸamı anlatsa da iyidir.

​

  • Sizi tanımlayan bir diÄŸer yönünüz de çocuk edebiyatıyla iÅŸtigal etmeniz. Çocuklara seslenen eserler yazma sebebiniz nedir? Bu konuda aldığınız bir eÄŸitim var mı? Veya ihtiyaç duydunuz mu?

 

Profesyonel yazarlığa ilk adımım 1996 yılında çocuk edebiyatıyla oldu, yirmi dört yaşımdaydım ve o günden bugüne yönümü içgüdülerimle buldum, çünkü elimde olan tek ÅŸey çocukluÄŸumda okuduÄŸum kitapların bana verdiÄŸi benzersiz hazdı ve ben de onların kılavuzluÄŸunda yenilerini üretmeye koyuldum. Bu topraklar için ötesini tasarlamak da -en azından yazarlığa adım attığım yıllarda- hayalden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Hani gidip bir yerlerde çocuÄŸa göre yazma eÄŸitimi göreceksin, kendini tekrar biçimleyeceksin, metin iÅŸçiliÄŸi yapacaksın… imkânsız. Yine de bir ihtiyaç duyduÄŸumu da söyleyemem. SaÄŸlıklı çalışan bir aklın bulamayacağı çözüm yoktur ve hatta konunun yetiÅŸkine anlatma yöntemiyle çocuÄŸa anlatma yöntemi arasında çok da üstün zekâ gerektirmeyen bazı basit kuralları vardır; ÅŸiddeti fütursuzca metne katma, ırk ayrımcılığı yapma, herhangi bir cinsi küçümseme veya yüceltme, öÄŸüt vermek ve parmak sallamak hatalarına düÅŸme…

​

 

  • Hız çağındayız malum. Bilgi sürekli form deÄŸiÅŸtiriyor. Sanatın ve edebiyatın bu baÄŸlamda dönüÅŸümü hakkında ne söyleyebilirsiniz?

​

Yarım yüzyıla yakındır yeryüzündeyim ve sayısız kötü ÅŸeye tanık oldum. Buna karşın halen beni en çok üzen ÅŸeylerden biri çocukluÄŸuma en büyük deÄŸeri katan çocuk dergilerinin silinip gitmesidir. Her sayısını sabırsızlıkla beklediÄŸim, “Hafta sona erse de gidip yenisini alsam,” hayalleri kurduÄŸum Tercüman Çocuk, Milliyet Çocuk, Yaman Çocuk gibi dergiler artık yok ve benim çocuklarım onları okuma hazzını yaÅŸayamayacak. Elbette baÅŸka çocuk dergileri ÅŸimdilerde de var ama tam da bahsettiÄŸiniz o dönüÅŸüm nedeniyle olsa gerek ÅŸimdikiler eskinin birer hayaleti gibi. Benzer bir yok oluÅŸun kitaplara da bulaÅŸmasından endiÅŸeliyim anlayacağınız. Sanatın günden güne daha da “görsel” hâle geldiÄŸi bu dünyanın yakın geleceÄŸinde Tik Tok, YouTube, Instagram gibi platformlara video üretmenin“yeni sanat” adını alması pek de olanaksız durmuyor. Oralardaki üretimleri küçümsemek adına söylemiyorum bunu. Kaldı ki çok kaliteli “içerikleri” izlemiÅŸliÄŸim de var ama o mecralarda öylesine çılgınca bir üretim söz konusu ki vasat, vasat altı ve alenen kötü olarak nitelendirilebilecek milyarlarca içerik arasında “gerçek kalite”nin ortaya çıkmasının günden güne daha da zor olacağı endiÅŸesini taşıyorum.

​

  • Yeni dosya çalışmaları var mı? Varsa bahsetmek ister misiniz?

​

YetiÅŸkinler için yazdığım iki uzun öyküyü romanlaÅŸtırma çalışmalarım sürüyor. Biri Dark Ä°stanbul Yayınları tarafından yayımlanan Salgın Ä°stanbul seçkisindeki “Zaman Bozan” adlı bilimkurgu öyküm, diÄŸeri de alternatif Ä°stanbul’larda geçen fantastik bir roman. Yanı sıra çocuk okurun çok sevdiÄŸi, Tudem tarafından yayımlanan Dedektif Bol Bel’in beÅŸinci ve son kitabı “Kader Çarkı”nı, yine çok sevilen ve Bilgi Yayınevi’nce okura sunulan “Kahraman Korkak Babam ile Saldırgan Masum Annem” kitaplarımın devamı olan “ÅžaÅŸkın TaÅŸkın Ailem ile BeÅŸ Benzemez” dizisinin üçüncü kitabını tamamlamaya çalışıyorum. Dark Ä°stanbul Çocuk Yayınları’nca da “DüÅŸ Berberi” adlı bir romanım yayına hazırlanıyor. Arada baÅŸka tamamlanacak dosyalar da var. Onlardan da zamanı gelirse bahsederiz.

​

  • Son olarak okurlarımıza söylemek yahut eklemek istediÄŸiniz ÅŸey var mı?

​

SöyleyebileceÄŸim en önemli ÅŸey: SAVAÅžA HAYIR!

bottom of page